8 Nisan 2008 Salı

Medya - Başbakan Kavgaları ( Şubat 2008 )

Bu konu önemli ve içerisinde ileriye taşınacak çok önemli vurgular olduğu için bir derleme yaptık ...
Sonunda beklenen de oldu : Medya ve R.Tayyip Erdoğan Kapıştı
Başbakan 411 oyla kabul edilen anayasa değişkliğinden sonra türban konusunda bugüne kadar neredeyse kendizini kayıtsız şartsız destekleyen yada light muhalif çizgide giden özellikle Doğan Medya grubuna yönelik saldırıya geçice , maalesef bugüne kadar ki çizgisiyle hiçbir ciddi muhalefet yapmamış bu gruptan da sertliği ve cesareti başbakan kadar olmasada açıklamalar geldi ... Bence bu gelişme ülkedeki türban gerçeğinden daha ilginç ve önemli gelişmedir . Çıkar ilişkilerinin ipliğinin nasıl pazara çıktığının , türbanın nasıl bir sayasi ve toplumsal istismar aracı olduğunun kanıtıdır . Ne türbanı serbest bırakmaya çalışan özgürlük peşinde ciddi , nede güya şimdi laiklik kaygısı taşıyan sözde medya yaklaışmında çıkar çatışmalarından yoksun bir ciddiyettedir ( Aylak Yorum : Kimi yazarları tenzih ederek tabii ki. Ama birçok kör aydın etiketli yazarıda içine katarak . Ertuğrul Özkök ‘e de “ günaydın” diyerek ... Emin Çölaşan’ın “ Kovulduk Ey Halkım...” kitabını okumayan varsa şimdi bu konuda takılmışsa tam okuma zamanıdır . Patron Doğan ve işbirlikçi Özkök’ün samimiyetlerini daha net anlamak adına .) ,

Aşağıda bu polemiklerin bazı başlıkları yer alacaktır ... ( Aylak Yorum : Aydınlatıcı , ülkenin önünü açıcı bir gelişme yaratmasın dilerim . Ama medya grubunun cesareti ve çıkarlarından şüpheli olduğumu belirtmeliyim )

Tayyip Erdoğan’dan Türban sorunu ve Laiklik konusunda ürkeyi kaosa süreüklediğklerine karşı yapılan eleştirilere tepki ve suçlamalardan örnekler

R.T.E Konuşuyor , yani Başbakan
- Türkiye’de bir kaos ve tutarsızlık varsa o da bu başlıkları atanların kafasındadır. Derdiniz başka. Açık söyleyeyim aslında çıkarlarınızı tehlikede görüyorsunuz yoksa laikliği değil. Bu manşetler yalnızca çıkar kavganızı örtmek için bir maske. ( Basına vurgu var burada , Özelliklede ne olduysa bir anda karşı karşıya geldikleri Doğan Medya Grubuna )

- 411’i kaos olarak göstermek suretiyle, demokrasiyi yok farzedeceksin. Parlamentoda geçerli toplam oyun yüzde 80’i bu yasa değişikliğine evet diyor, sonra kalkıyor, yüzde 20’ye mahkûm ediyorsunuz. Aynı şekilde, bu ’evet’ diyenlerin arkasındaki yaklaşık toplumsal destek, yüzde 73’tür. Yüzde 27’ye bunu mahkûm etmek istiyorsunuz. Bunun demokratik ilkelerle uyumlu yanı olabilir mi? ( Tüm muhaliflere aba altından gösterilen bir sopa var , sayısal çoğunluğun hukuka üstünlüğü gibi bir dayatma algısı var )

- ’Diğerlerinin durumu ne olacak?’ Bugüne kadar ne oldu? ... hangi yaşam şekliniz değişti? Sizin istediğiniz düzen, demokrasi değil, düpe düz diktatoryal bir düzendir."

Bu açıklamalar üzerine Milliyet Başyazı yayınladı , Hüriyet’te Ertuğrul Özkök yazdı .

Milliyet başyazıdan alıntılar

...Seçim gecesi Türk halkına demokratik nezaket ve hoşgörü vaadinde bulunan Başbakan Erdoğan'la, dün kendisine muhalif sesler karşısında sert bir dille konuşan, esip gürleyen Başbakan Erdoğan arasında dağlar kadar fark vardır.Başbakan, farklı tercihleri, düşünceleri zenginlik olarak görmek bir yana, "yaygara" diye nitelendiriyor, susturmak gerektiğini düşünüyor.* * *Başbakan'ın dünkü grup konuşmasında ortaya attığı görüşlerin çok büyük bir bölümüyle mutabık olmadığımızı kayda geçirmek durumundayız. Şöyle ki; - Erdoğan'ın, Doğan Grubu'nu kategorik olarak CHP yanlısı bir çizgide nitelendirmesi gerçeği yansıtmıyor. Laik demokratik cumhuriyete bağlılık, Doğan Grubu'nun ve bu gazetenin duruşunun, dünya görüşünün en önemli unsurlarından biridir
- ...Buradaki çelişkiden olsa olsa Doğan Grubu'nun tarafsız çizgisinde yol aldığı sonucu çıkar.
- Grubumuzdaki gazetelerde yazan köşe yazarları, düşüncelerini istedikleri gibi ifade edebiliyorlar. İlginçtir ki, bu yazarların azımsanmayacak bir bölümü, türban yasağının kalkmasından yana tavır alıyor. Türban yasağının sürmesinden yana olanlar da var, eleştirenler de. Bu farklılıklar Doğan Grubu'na hâkim olan çoksesliliği gösteriyor.
(Aylak Yorum : DMG burada güzel yazıyorda ya Emin Çölaşan şimdi nerede ve niçin basından eli ayağı çekildiyi örtbas edemiyor ? ) * * *- Yayınların tehdit amacıyla yapıldığı yolundaki suçlamayı reddediyoruz. Türban konusunda yapılan yasal düzenlemenin Türkiye'yi bir gerilime soktuğu, üniversitelerin, baroların, iş dünyasının içinde büyük bölünmelere yol açtığı objektif bir olgudur. - Muhalif sesleri "çıkar kovalamakla" suçlayıp karalamak, çok klasik bir siyaset taktiğidir. Ne yazık ki, Başbakan bu klasik siyaset yöntemlerinin dışına çıkamıyor.
* * *... Herkes görüşlerini özgürce ifade edebilmelidir. Siyasal iktidar da demokratik sabır içinde bu konuda kendisine aykırı gelen düşüncelerin ifade edilmesine tahammül gösterebilmeyi öğrenmelidir. (Aylak Yorum : Burada Milliyet’e küçük bir saplama yapalım : Bugüne kadar bu konuda çıkış yapmayıp herşeyi sineye çekip şimdi bu talepte bulunmak bilmem sizi nekadar samimi kılıyor ?)
Türkiye, bu sorunu demokrasiden ve hukuk devletinden ödün vermeden, tümüyle sivil bir çerçeve içinde aşmak durumundadır. Dolayısıyla sivil çerçeveler içinde görüşlerin ifade edilmesinden rahatsızlık duymamak gerekir.
Son bir nokta, Sayın Başbakan'ın üslubunun AB'ye tam üye adayı bir ülkedeki siyasi tartışmalarda olmaması gereken bir sertlik dozu içermesidir. Kuşkusuz, AB liderlerinin de Sayın Başbakan'ın bu sert üslubunu yadırgayacaklarını düşünmek mümkündür. ( Aylak Adam : Milliyete bir çomak daha burada : Önce siz , özgür ,ilkeli ve çıkar çatışmalarından uzak gerçek bir medya ve gazete olup herzaman bu üsluplar karşında aynı ilkeli tavrınızı gösterinde sonra dışarılardan kendinize destek bulmaya çalışın .)
MİLLİYET

Hürriyet - Ertuğrul Özkök
Hürriyet - 13 Şubat
...
Ben kontrolden çıkmış öfkelerden korkarım. En büyük hatalar o ruh halinde yapılır.Tabii en büyük mantık hataları da...Basında türban kararını eleştirenlerin, "Menfaatleri tehlikede olduğu için" yazıldığını söylüyor.Sizce bunda bir mantık hatası yok mu?
(Aylak Yorum : Sizin için yok bence sayın Özkök ) Gazeteler sadece menfaatlerini düşünüyor olsa, hep iktidarların yanında yer alırlardı. ( Bknz : E.Özkök hakkında Emin Çölaşan’ ın kitabına ) Bazen şahsi menfaatler, ülke menfaatleri ile çelişir hale gelir. ( Aylak Yorum : Evet sizin için öyle olduğunu düşünüyorum ) Böyle durumlarda, gerçek gazetelerin tercih hakkı yoktur. Ülke menfaatine gördüğü tutumu benimser. ( Aylak Yorum : Evet Gazeteciler benimse , ama gazeteçiler gerçek gazeteciler , işbirlikçiler değil ..) Eğer cemaat gazetesi değilseniz, parti veya biat medyası değilseniz, ideolojik takıntınız yoksa böyle yaparsınız. (Aylak yorum : Doğru yolumlamışsınız , peki ya sizin temsil ettiğiniz gazeteci yaklaşımı bunun neresindendir .) Bu tercihi yapıp, hükümetle ters düşmeyi göze almanın elbette riski vardır. (Aylak Yorum : Afferin bak nasılda vicdanın etkisini red edemiyorsunuz) Hele hele karşınızda demokrasiyi, kontrolsüz çoğunluk olarak gören bir iktidar varsa korkmanız normaldir. ( Aylak Yorum : Günaydın !!! )...
Günlerdir tartıştığımız konu çok ciddidir. Ülkenin rejimini ilgilendirecek kadar ciddidir. Tartışmanın sancılı olması, sert geçmesi da normaldir. Hele hele bu konuyu bir Meclis oldu bittisine getirme politikası güdüyorsanız, bunlara da katlanacaksınız. (Aylak Yorum : Bu defa TÜNAYDIN !!!)
Başbakan "çoğunluk zorbalığı" ifademe çok kızmış. Bunu "edep dışı" bulmuş. Başbakan, demokrasiyi sadece çoğunluktan ibaret bir "İstediğimi yaparım" rejimi olarak görüyor. (Aylak AdaM : Bu defada İYİ AKŞAMLAR diyorum sayın Özkök !!!)Bense, çoğunluğun da yargı denetimine tabi olduğu bir rejimden söz ediyorum.Yoksa Türkiye için "hukuk devleti" deyimini kullanabilir miyiz? ( Aylak Yorum : Bu dediğinizin uğruna üstendiğiniz görev için ne yaptığınızı açıklarmısınız , yoksa tam tersinde mi davrandınız ?)...
Çoğunluk her istediğini yapabilecekse, parlamentoda muhalefete, basında eleştiriye ne gerek var? Dünkü o şiddetli belagatı gördükten sonra son sözüm şu olacak:Böyle öfkeli bir üslup, bu hal, bu eda beni artık gerçekten korkutuyor. Yani demokrasinin çoğunluk zorbalığına dönüşebileceğine bugün dünden daha çok inanıyorum. ( Aylak Yorum : O zaman son söz olarakta : GEÇMİŞ OLSUN sayın Özkök diyorum . Eminim ki bundan da hiç sorumluluk duymuyorsunuzdur siz ve patronlarınız ....! )

Basın örgüt ve temsilcilerden Başbakana tepkiler
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
: Özgürlük sloganlarının atıldığı bugünlerde basının da özgür olması gerektiği de unutulmamalıdır. Özellikle çok seslilik konusunda 21. yüzyılın demokrasi anlayışına ters düşen bir yaklaşımı dile getirmenin Türkiye’ye yakışmadığına inandığımızı da belirtmek isteriz.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Nazmi Bilgin: Özgürlük ve demokrasi savunuculuğu yapan bir Başbakan’ın dayanaksız iddiaları yakışık almamıştır. Demokrasi dersi verme çabası içinde olanların, önce kendilerinin demokrasiye inanması lazımdır.
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay: Topluma örnek olması gereken başbakanlar, ülke yöneticileri serinkanlı, ağırbaşlı olmakla, kışkırtıcı olmamakla yükümlüdürler. Sayın başbakan bu hırçınlığına gerekçe olarak, ‘ben ciğerimle konuşuyorum’ diyor. Sayın Başbakan ciğerinizle, böbreğinizle değil, aklınızla, mantığınızla konuşun. Bu sözler topluma kötü örnektir. Bunu duyan birileri çıkar, pazusuyla, bileğiyle, tekmesiyle konuşmaya kalkar. Tüm medyanın, basının sizi, iktidarınızı desteklemekle, şakşaklamakla yükümlü olduğunu sanmayın. Demokrasilerde medya iktidarları eleştirir, uyarır. Toplumda bir gerilim, bölünmüşlük varsa bu AKP iktidarının MHP ile birlikte getirdiği türban ile ilgili anayasa değişikliği nedeniyledir. Başbakanın tutumu nedeniyle de Türkiye’de hukukun üstünlüğü ağır zarar görmüş, hukuk devleti zedelenmiştir. Başbakan önce hukukun üstünlüğünü sağlamaya çalışmalı ondan sonra başkalarını eleştirmelidir. Ama ciğerleriyle değil, aklıyla, beyniyle, mantığıyla.”

Hiç yorum yok: